OBEZİTE
    
  
     
  
Obezite Nedir?
  Obezite vücut yağ  kütlesinin kabul edilen normal düzeylerin üstüne çıkması olarak tanımlanabilir.  Obezite erişkinlerde, gençlerde ve hatta çocuklarda sıklığı gittikçe artan  önemli bir halk sağlığı sorunudur. Günümüzde tüm dünyayı etkileyen bir salgın  haline ulaşmıştır. Son yapılan araştırmalar Türkiye’deki yetişkin nüfusun  yaklaşık üçte birinin obezitesi olduğunu göstermektedir. 
Obezite gelişimine yol açan ana  faktörler aşırı kalori tüketimi, sağlıksız beslenme ve azalmış fizik  aktivitedir. Ancak bazı hormonal ve genetik hastalıklar ile kullanılan bazı  ilaçlar da obezite gelişimine neden olabilir ve/veya katkı sağlayabilir. Bu  nedenle obez bireylerin mutlaka Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları veya  İç Hastalıkları Uzmanlarınca değerlendirilmeleri uygun olacaktır. Doktorunuz  gerek gördüğü takdirde bu hastalıklar açısından ileri tetkik yaptıracaktır.  Yine obezite ilişkili hastalıkların ortaya konabilmesi ve gereğinde tedavi  edilebilmesi açısından da mutlaka uzman doktor kontrolünde olmanızda yarar  vardır.
Obezite Hangi Sağlık Sorunlarına Yol Açar? 
  Obezite  vücutta neredeyse tüm organ ve sistemleri etkileyerek pek çok metabolik,  mekanik ve ruhsal bozukluğa yol açmaktadır. Bunların belli başlıları arasında şeker  hastalığı (diyabet), yüksek kan basıncı, kan yağlarında yükseklik, koroner  arter (kalp damar) hastalığı, inme, çeşitli kanserler, uyku-apne (uykuda soluk  durması) sendromu, karaciğer yağlanması, reflü, safra yolları hastalığı,  kısırlık, depresyon, kas-iskelet sistemi hastalıkları sayılabilir.  Obezite yol açtığı ciddi sağlık sorunları ile bireylerin  yaşam kalitesini ve süresini etkilemenin yanı sıra toplumların sağlık bütçeleri  üzerinde de büyük yük oluşturmaktadır. 
Nasıl Tanı Konur? 
  Sağlıklı  bireylerde normal vücut yağ oranı erkeklerde %15-20, kadınlarda ise %25-30  arasındadır. Ancak vücut yağ miktarını doğrudan ölçmek pratikte pek mümkün  olmadığından obezite tanısı sıklıkla Beden Kitle İndeksi (BKİ) ölçümüyle konur.  BKİ kilogram cinsinden vücut ağırlığının, metre cinsinden boyun karesine bölünmesiyle  kolayca hesaplanabilir ve birimi kg/m2’dir. BKİ’nin 25-29,9 kg/m2  arası olması fazla kilolu, BKİ ≥ 30 kg/m2 olması obezite olarak  tanımlanır (Tablo 1)
Tablo-1. Beden  kitle indeksi değerlerine göre bireylerin kilo tanımı
  
    | Ağırlık Sınıfı | BKİ değeri (kg/m2) | 
  
    | Zayıf | <    18,5 | 
  
    | Normal | 18,5-24,9 | 
  
    | Fazla    kilolu | 25-29,9 | 
  
    | Obezite | ≥    30 | 
BKİ formülü=[(Vücut ağırlığı kg)/(Boy m)2].
 Ancak  beden kitle indeksi ile yapılan sınıflandırma sağlık risklerini belirlemek  açısından tamamen yeterli olmayabilir. Çünkü beden kitle indeksi vücut yağ  dağılımı hakkında bize çok iyi bilgi vermez. Obeziteye bağlı artan riski  belirleyen önemli faktörlerden birisi de yağın vücutta nerede biriktiğidir. 
 Deri  altında ve özellikle kalça bölgesinde biriken yağ dokusunun (armut tipi  obezite, kadın tipi şişmanlık olarak da adlandırılır) obezite ilişkili diyabet,  yüksek tansiyon, lipid bozuklukları vb hastalıklara neden olma riski düşük  olarak kabul edilir.  Öte yandan, göbek  bölgesinde biriken yağ dokusunun (elma tipi obezite, erkek tipi şişmanlık  olarak adlandırılır) obezite ilişkili hastalıklar açısından daha fazla risk  oluşturduğu gösterilmiştir. 
 Yağ  dağılımının esasen riskli karın bölgesinde olup olmadığını değerlendiren pratik  yöntemlerden birisi bel çevresi ölçümüdür. Bel çevresi için değişik kılavuzlar  farklı değerler vermişse de her ırkın kendine özgü değerlerinin belirlenip kullanılması  daha uygundur. Türk Toplumu için erkeklerde 100 cm, kadınlarda 90 cm üzerindeki  bel çevresi ölçümlerinin kalp-damar hastalık riskini arttırdığı  bildirilmiştir.  
Obeziteli Bireylerin  Değerlendirilmesi Nasıl Olmalıdır?
Bir obeziteli  bireyin bilinçli bir şekilde tedavi edilmesi ve uzun su¨reli kilo kontrolünün  sağlanabilmesi için alışkanlıkları, yaşadığı çevrenin koşuları, obezitenin  gelişim öyku¨su¨, daha önceki zayıflama girişimleri gibi pek çok faktör detaylı  olarak sorgulanmalıdır. 
 Bireyin tıbbi,  psikolojik ve sosyo-ku¨ltu¨rel durumu ve kilo artışına neden olabilecek ilaç  kullanımları ayrıntılı değerlendirilmelidir. Obezitenin davranışsal zemini  nedeniyle, bireyin beslenme ve egzersiz alışkanlıkları, yeme davranışı,  depresif duygu durumunun olup olmadığı mutlaka çok iyi belirlenmelidir. Ayrıca  her obeziteli birey obezite ilişkili diyabet, yüksek tansiyon, kan yağlarında  yükseklik, kalp damar hastalıkları, inme, tıkayıcı uyku apne sendromu, yağlı  karaciğer, safra kesesi hastalıkları gibi hastalıklar açısından sorgulanmalı ve  mevcut hastalıkları açısından uygun tedaviyi alıp almadığı, hedefte olup  olmadığı değerlendirilmelidir. 
 Her obeziteli  bireyin ayrıntılı fizik muayenesi yapılmalıdır.  Fizik muayene sırasında boy, kilo, bel çevresi ve kan basıncı ölçümü yapılmalı  ve BKİ hesaplanmalıdır. Ek olarak obeziteye yol açabilecek kalıtsal, hormonal  ve metabolik ikincil nedenler ve obezite ilişkili yüksek tansiyon, kalp-damar  hastalıkları, uyku apne sendromu, yağlı karaciğer ve kas-iskelet sistemi gibi  hastalıkların bulguları uygun şekilde değerlendirilmelidir. 
 Obeziteli  bireylerde istenilecek laboratuvar testleri standart olmamakla birlikte açlık  kan şekeri ve kan yağ düzeylerinin ölçümünün yanı sıra karaciğer ve böbrek  fonksiyonları ile toplumda yaygın görülen tiroid fonksiyon bozukluğu açısından  değerlendirilme yapılması önerilmektedir. Öykü ve muayene sonrasında gerekirse,  standart tetkiklere ilave ek testler yapılabilir. Kişiye özel, başarılı  ve su¨rdu¨ru¨lebilir bir tedavi programı ancak bu işlemlerden sonra ortaya  konabilir. 
Obezite Tedavisinde  Kullanılan Yöntemler Nelerdir? 
  - Yaşam  Tarzı Değişiklikleri (diyet, egzersiz, davranış tedavisi)
    Çok  sayıda genetik, çevresel, fizyolojik, biyokimyasal, sosyo-kültürel ve  psikolojik faktör birbiri ile ilişkili olarak obezite oluşumuna neden  olmaktadır. Bu faktörler içinde aşırı ve yanlış beslenme ile fiziksel aktivite  yetersizliği en önemli nedenler olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle obezite  tedavisinde ve önlenmesinde sağlıklı beslenme, egzersiz ve davranış tedavisini içeren  yaşam tarzı değişiklikleri ana basamaktır. Gereken ve uygun durumlarda obezite  tedavisinde ilaç tedavisi ve cerrahi yöntemler de kullanılabilmektedir. 
      - Diyet
        Diyet tedavisinde  amaç tüketilen total günlük kalorinin azaltılmasıdır. Günlük enerji alımı,  haftada 0,5-1,0 kg ağırlık kaybı sağlayacak şekilde azaltılmalıdır. Bu da  yaklaşık bireyin günlük alması gereken enerjiden yaklaşık 500-1000 kkal’lik bir  azaltma ile sağlanabilir. Günlük kalori alımının aşırı derecede azaltılması  ciddi sağlık sorunlarına yol açabildiğinden önerilmez.
 Sağlıklı bir diyet  planında toplam enerjinin %55-60’ı karbonhidratlardan, %12-15’i proteinlerden,  %25-30’u yağlardan alınmalıdır. Çay şekeri, bal, reçel gibi basit  karbonhidratların tüketimi azaltılmalı; tam tahıl, kuru baklagiller gibi  kompleks karbonhidratlar tüketilmelidir. Protein kaynağı olarak fazla yağlı süt  ve et ürünlerinin yerine az yağlılarının tercih edilmesi, işlenmiş etlerden  kaçınılması ve deniz ürünlerinin tüketiminin arttırılması önerilir. Yağ  seçiminde doymuş katı yağlardan kaçınılması, balık, zeytin, avokado yağları  gibi sağlıklı doymamış yağların tüketilmesi uygun olacaktır. Belli oranlarda  ayçiçek, mısır, pamuk, konala yağına müsaade edilebilir. Paketli işlenmiş gıda  tüketiminden kaçınılmalıdır.
 Zayıflama  diyetlerinde lif (posa) miktarı yüksek olmalıdır. Yetişkinlerin alması gereken  lif miktarı 25-35 gr/gün’dür. Sebzeler, meyveler, kuru baklagiller, tam tahıl  ürünleri, kepekli ürünler doğal posa kaynaklarıdır. Metabolik artıkların  atılımındaki görevleri ve mide dolgunluğunu arttırması nedeniyle, günlük 2-3  litre kadar sıvı tüketilmelidir. Bu sıvının 1-1,5 litresi (8-10 su bardağı)  sudan karşılanmalıdır. Su içilmesi, kabızlığın önlenmesinde de oldukça  önemlidir.
 Yukarıda  sayılanlar genel öneriler olmakla birlikte kilo kaybına yönelik diyetin  düzenlenmesinde bireyin yaşı, cinsiyeti, ek hastalıkları yaptığı iş (meslek)ve  kullanmakta olduğu ilaçları çok önemlidir. Bu nedenle diyet tedavisine  başlamadan önce Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları ve/veya İç  Hastalıkları Uzmanı tarafından obeziteli bireyin değerlendirilmesi, gereken  tetkiklerin yapılması ve hekim önerileri doğrultusunda uzman diyetisyenler  tarafından bireyselleştirilmiş bir diyet tedavisi planlanması gerekmektedir.
 
- Egzersiz
        Egzersiz, obezite tedavisinde ve verilen kilonun korunmasında  çok önemlidir. Önerilecek egzersiz planı bireylerin ek hastalıkları, alışkanlıkları,  sosyokültürel özellikleri, ekonomik koşulları, fiziksel kısıtlılıkları göz  önüne alınarak kişiselleştirilmelidir. Hızlı tempolu yürüme, bisiklete binme  veya yüzme en çok önerdiğimiz egzersizlerdir. Kilo kaybının sağlanmasında genel  olarak haftada ≥150 dakika ya da günde ortalama 30-45 dakika süren ve mümkünse  haftanın her günü yapılan orta düzeyde bir fiziksel etkinlik önerilmektedir.  Ayrıca, haftada en az bir iki defa da ağırlık kaldırma egzersizlerinin  yapılmasında fayda vardır. Ağırlık egzersizleri, kas kitlesinin korunması veya  arttırılması için önem taşır.  
- Davranış Tedavisi
        Obezite tedavisinin başarıya ulaşmasında önemli yöntemlerden birisi de  davranış tedavisidir. Davranış tedavisi; kilo kaybı için gerçekçi hedeflerin  belirlenmesi, motivasyonun arttırılması, stressin azaltılması (gereğinde  psikolojik değerlendirme ve yardım), buna yönelik problem çözme stratejilerinin  geliştirilmesi, yeme dürtüsünün kontrol edilmesi ve duygusal yemenin önlenmesi,  yiyecek tüketimi, egzersiz ve kiloya ait verilerin obeziteli birey tarafından  kayıt altına alınmasının sağlanarak farkındalığın arttırılması ve sosyal  desteğin sağlanması gibi noktaları içerir. Davranış tedavisi bireysel veya grup  eğitimleri ile sağlanabilir. Davranış tedavisinde de diyet ve egzersizde olduğu  gibi aile bireylerinin desteği ve motivasyonuda önemlidir. 
 
- İlaç  TedavisiGenel olarak 3 ile 6 ay boyunca yaşam tarzı değişikliği, uygun  diyet ve egzersiz programı ile takip edilip başlangıç kilosunun %5’ini  veremeyenlere hekim kontrolünde ilaç tedavisi düşünülebilir. Ancak gerekli  yaşam tarzı değişikliklerine uymayan bireylerde hiçbir ilacın mucizevi bir  şekilde kilo kaybı sağlamayacağı unutulmamalıdır. Dünyada obezite tedavisinde  yağ emilimini bozarak ya da merkezi etki ile iştahı azaltarak kilo kaybı sağlayan  ilaçlar kullanılmaktadır. Ancak obezite tedavisinde kullanılan ilaçların hepsi  ülkemizde bulunmamaktadır. Ek olarak her ilacın etkisi kadar yan etkileri de  bulunduğundan ilaç tedavisinin mutlaka bu konuda tecrübeli uzman hekimler  tarafından başlanması ve takibi uygun olacaktır. Yeterli kilo kaybı sağlanıp  ilaç tedavisine son verilenlerde de ömür boyu uygun yaşam tarzına devam  edilmelidir. Sağlık Bakanlığı onayı bulunmayan ve içinde tam olarak ne olduğu  bilinmeyen ilaçların, bitkisel ajanların, zayıflama çaylarının v.b. ürünlerin kilo  vermek için kullanılmasının ciddi sağlık sorunlarına neden olabileceği  unutulmamalıdır.  
- Obezite  CerrahisiObezite  tedavisinde son yıllarda bariyatrik cerrahi olarak adlandırılan obezite  cerrahisi giderek artan sıklıkta uygulanmaya başlanmıştır. Bariyatrik cerrahi  yöntemler; mide hacmini küçültüp gıda alımını kısıtlayarak, alınan gıdaların  emileceği barsak bölümünü kısaltarak ve/veya by-pass ederek ya da her iki  yöntemin kombine edilmesiyle kilo vermeyi sağlayan cerrahi tekniklerdir.        Beden kitle  indeksi  ≥ 40 kg/m2 olan veya  beden kitle indeksi  ≥ 35 kg/m2 olup  obezite ilişkili kontrolsüz diyabet, yüksek tansiyon, kan yağlarının  yüksekliği ve benzeri hastalığı olan, seçilmiş  olgularda obezite cerrahisi düşünülebilir. Ancak yukarıda sayılan şartlar  sağlansa da operasyona yüksek risk oluşturacak ek bir hastalığı ya da durumu olanlarda  obezite cerrahisi önerilmez.       Ancak  başarılı ve etkili bir bariyatrik cerrahi için hastaların dikkatli seçilmesi  gerekmektedir. Cerrahi öncesi hastaların bir müddet takip edilmesi cerrahi  başarıyı arttırmaktadır. Bu dönemde cerrahinin gerekliliği ve getireceği sağlık  riskleri dikkatlice gözden geçirilmeli, hastaların diyet tedavisine ve takip  vizitlerine uyumu, istek ve karalılık durumu belirlenmelidir. Yine bu dönemde  cerrahi dışı yöntemlerle yeterli kilo kaybı sağlananlarda mevcut tedavinin  devamı şartıyla cerrahi tedavi kararı ertelenebilir ya da iptal edilebilir. Az  miktarda kilo kaybı olanlarda bile bu sayede cerrahi riskte belirgin azalma  sağlanabilir. Tüm bu nedenlerden dolayı Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma  Hastalıkları Derneği olarak cerrahi  kararı vermeden önce hastaların en az 6 ay boyunca bir endokrinoloji birimi  tarafından takip edilmesini öneriyoruz.         Cerrahi  öncesi hasta değerlendirmesi endokrinoloji uzmanı, genel cerrahi uzmanı,  anestezi uzmanı, psikiyatrist, ve diyetisyenden oluşan obezite cerrahisi  konusunda deneyimli bir ekip tarafından yapılmalıdır. Cerrahi öncesi hasta  değerlendirmesi ruhsal, davranışsal, fiziksel, gastrointestinal, pulmoner,  kardiyovasküler, endokrin ve metabolik değerlendirmeyi içermelidir. Cerrahi  öncesi değerlendirmede standart ameliyat öncesi tetkiklere ek olarak klinik bulgular  gerektiriyorsa obezitenin nadir  görülen sebepleri için de tetkikler yapılmalıdır. Operasyon sonrası gelişebilecek besinsel eksikliklerin  karşılanması ve uygun kilo kaybının sağlanabilmesi için hastaların uzun dönem  takibine devam edilmelidir. Yapılan  operasyon tipine göre değişmekle birlikte obezite cerrahisi geçiren tüm bireylerin  günlük olarak vitamin ve mineral desteği almaları ve oluşabilecek vitamin ve  mineral eksiklikleri açısından periyodik takip edilmeleri gereklidir. Yine  operasyon sonrası kullanılan diyabet, hipertansiyon ve yağ düşürücü ilaçlarda  değişiklik yapmak gerekebilir. Ek olarak özellikle uygun takibi yapılmayan bireylerde  kısa ve uzun dönemde cerrahi ve cerrahi dışı pek çok sorun gelişebilmektedir. Bu  nedenle cerrahi geçirmiş bireylerin bu konuda deneyimli Genel Cerrahi ve Endokrinoloji  ve Metabolizma Hastalıkları uzmanları ile diyetisyenler tarafından takip  edilmesi sağlıklı kilo verilmesi ve kilo geri alımının önlenmesi açısından  önemlidir. 
Hedef Kilo Kaybı ve Kilo Verme Süresi Ne  Olmalıdır? 
  Çoğu zaman obezite sadece estetik bir sorun gibi algılandığından  verilen kilo obeziteli bireyler tarafından yeterli bulunmayabilir. Ancak 5-10  kg’lık kilo kayıpları bile obezite ilişkili hastalıklarda belirgin azalmaya yol  açar. Bu nedenle kaybettiğiniz her bir fazla kilonun önemli olduğunu bilmemiz  gerekmektedir. Yine yeterince hızlı kilo verememek de obeziteli bireyler  tarafından sık sık dile getirilmekte ve zaman zaman kişiler hızlı kilo  veremedikleri için motivasyonlarını yitirmektedirler. Oysa sağlıklı ve kalıcı  olanı uzun sürede sağlıklı beslenme ve yaşam tarzı değişiklikleri kazanarak kilo  kaybının sağlanmasıdır. Sağlıksız ve şok diyetler bazen hızlı kilo kaybı  sağlasa da verilen kilonun büyük kısmı kas dokusundan ve sudan oluşmaktadır.  Getirdiği ek sağlık sorunlarının yanı sıra verilen kilonun geri alınması da bu  tip diyetlerden sonra sık karşılaştığımız problemlerdendir.  Bu nedenle hedefimiz kısa sürede çok kilo  kaybı değil, sağlıklı ve zamana yayılmış bir kilo kaybı olmalıdır. Verilen her  bir kilonun sağlığımız için olumlu katkısı olduğu göz ardı edilmemelidir.